https://www.facebook.com/incihikayeler11
  Çankırı
 
ÇANKIRI ADININ KAYNAĞI
Çankırı’ya MÖ. Ankara ve çevrecinde oturan ve bir aralık burasını merkez yapan Galatlar zamanında "Gangrea" adını verilmiştir Bu isim bu güne kadar insanların dilinde değişikliğe uğrayarak gelmiştir. Önceleri "Cancari", daha sonra Garacalla paracı üzerinde "Gangaris” diye kullanılan Çankırı adını temsil eden bu kelimenin Paflagonya dilinde: "Keçili Bol Ülke" olarak geçtiğini, bu adın tiftik keçisinin yetiştirilmesine uygun oluşu ve keçilerin otlamasına elverişli bitki örtüsüne sahip bulunuşu sebebiyle, adı geçen toplumun çobanları tarafından bu adın verildiği ileri sürülmekledir, Fakat İslami Ansiklopedisi’nde ve Hacı Şeyhoğlu Hasan Efendinin eserlerinde "Ganpara" ve "Gangra" adları ile geçtiği bilinmektedir. Bazı kaynaklar. Romalılar devrinde bu adın verildiğini iddia etmekle ve yine bu dönemde "Ganpara" olarak söylendiği görülmekledir. Bazı batılı kaynaklarda "Can cara" ve "Han Cara” olarak geçmektedir. Roma imparatoru Septimus Severius’un adına basılan paralarda Çankırı'ya; “Tanrılar Ocağı" adı verilmiştir. Roma dilinde Çankırı, "Gangra" ve “Germanikapolis" diye adlandırıldığı bilinmekledir. Kalesinin sağlamlığı ile anıldığı bir dönemde, Selçuklular zamanında Emir Karatekin tarafından fethedilmesiyle "Kangırı" adını alan şehrin ismi. Osmanlı imparatorluğu döneminde "Kangırı", "Gangra". "Kengeri". "Kangri" olarak geçmektedir.Halk arasında bugün dahi Çangırı" biçiminde söylenmekte ve Cumhuriyetin ilk yıllarında "Kangri" şeklinin Çankırı şeklinde kabulü o zamanki Çankırı mebuslarından Ahmet Talat, Mehmet Rıfat ve Yusuf Ziya beylerin, 9 Nisan 1925 tarihinde TBMM ne verdikleri bir takrir üzerine, Hükümetçe yapılmıştır.
 
EFSANELERDE ÇANKIRI
Koma devri, Deniz Tanrısı olan Poseidon’un oğlu Nikostratos’un, Paflagonya dağlarında çobanlık yatırken, bu yöreyi beğenerek yerleştiği ve o sırada doğurmuş olan keçisine koymuş olduğu adı aynı zamanda bu şehre verdiği belirtilmektedir. Bir efsaneye göre, bölgede Bizans artığı çok kilise varmış. Çan sesleri tüm yaylaya yayılır, ta uzaklardan duyurulmuş. Diğer yandan Çankırı adı üzerine halkın da söyledikleri var. Şehir halkı daha çok ticaretle uğraşıp develerle mal taşıyarak kervan düzerlermiş. Çankırı ve çevresinde, dağ, taş, ova, bayır, deve çanlarıyla çın çın inlermiş. Bu yüzden şehre “Çankırı" demişler.
 
TARİH ÖNCESİ ÇANKIRI
Bugüne kadar yaygın bir şekilde ilmi ve arkeolojik kazıların yapılmamasına rağmen, çevrede bulunan höyük ve kümülüslerdeki satıh buluntuları Çankırı'da Neolitik Devirden (MÖ. 7 000- 5 000) bu yana kesintisiz bir iskanın varlığını ortaya koymaktadır. Çankırı'nın, yazılı kaynaklar Öncesi hakkında bilgimiz, olmamak la beraber, ilk halkının Hatti, Luvi Arzavalılar olduğu sanılmakladır.
 
ORTA ÇAĞ DÖNEMİNE KADAR ÇANKIRI
MÖ.3 yüzyıllarında. Tunç Devri sonlarında, Asur ticaret kolonilerinde, Kültepe tabletleri Hatuşaş ve Kaniş gibi şehirlerin adlarına yer verdiğine göre; bu dönemde Çankırı'yı da içine alan Proto (Ön-İlk) Hititlerle temasının var olduğu ve Çankırı tarihinin çok eskilere dayandığı anlaşılmaktadır. Özellikle Eski Tunç Devri'ne (MÖ. 3000-2000) ait yerleşimlere bütün bölgede rastlanıldığı gibi, Kızılırmak çevresi ile bu akar suya karışan önemli akarsu boylarında, pek çok, Hitit iskanı yer almaktadır. Ilgaz İlçesi'ne bağlı Salman Höyükte yapılan kazılar, İnandık Köyünden çıkarılan eserler, Hitit Devleti'nin eski krallık dönemi hakkında önemli bilgiler vermektedir. MÖ. 1900 yıllarında Nesaş Beyi olarak geçen Anittaş'ın, Hattuş merkez olmak üzere kurduğu Hitit Devleti sınırları içinde Çankırı'nın da yer alması gerekir. Zira Ilgaz,Tosya ve Çerkeş çevresinde yapılan kazılar sonunda ortaya çıkan çanak ve çömleklerin toprağının, ormanlık bir arazinin toprağı olduğunu gösterdiği gibi kırmızı-gri, beyaz boyalı çömleklerin de eski krallık dönemi eserleri olduğunu ispatlamaktadır.I. Murşil Devri ile ilgili tabletlerde. Tilura Şehri'nden bahsedilmektedir. Bu şehrin, bilim adamları tarafından Çankırı'nın kazası olan Kurşunlu yöresi, olduğu belirtilmektedir. Çankırı'nın güneyindeki höyükten çıkan tapınak ile İnandıkta dini bir ayini gösteren vazo; Hitit eski krallık dönemi buluntularıdır. MÖ.13.asırda, 3.Hattuşil (Kadeş Andlaşmasını imzalayan) döneminde, Hitit sınırlanılın kuzeyinde oturan Kaşkatılarla, Tiliura'da (Kurşunlu yöresi), bir antlaşma yapıldığını belirten bir tablet, Boğazköy'de bulunmuştur. Antlaşmaya göre; Kaskatıların Devrez Çay'ını geçmeleri yasaklanmıştır. Hatta Askeri veya sivil Kaşkalılar'ın bu şehre girmesinin suç kabul edilip cezalandırılacağı, sınırda yerleşmiş olan çiftçi ve çobanların. Kaskatılarla bir antlaşma yapması halinde, cezalandırılacakları da antlaşmada yer almaktaydı. MÖ.1200 yıllarında Balkanlar'dan geldiği talimin edilen Frigyalılar ile Yunanistan'a gelip, yerli halk olan Akalan Anadolu'ya süren Dorlar (Ki, Deniz Kavimleri adı ite anılmaktadır)'ın baskısı sonucunda, Frigya ve Akaların saldırıları sonucunda, Hititlerin eski krallığına son verildiği gibi, Çankırı ili de bir süre Frigyalıların hakimiyetine girdi. Bu dönemlerde Paflagonya (Paphlagonia) adı ile geçen Çankırı'yı da içine alan Karadeniz Bölgesi'ne, Kaşkaların Hititlerle birlikte doğuya doğru çekilmesi üzerine Akalar, Amazonlar gibi çeşitli kavimler geldiler. Birbiri arkasından gelen bu küçük topluluklardan bir tanesi de Paphlagonialar'dır. Heradot, Paphlagonialar hakkında yazdığı tarihte, çobanlıkla uğraştıklarını ve Perslere vergi ile bağlı satraplıklardan (illerden) biri olduğunu kaydetmektedir. Kısmen bağımsız olarak hayatlarını devam ettiren Paphlagonia yöresi halkının yaşadığı bölge MÖ.7. yüzyıl ortalarına kadar, Trakya'dan gelen Bitinyalılar ile Kafkasya'dan gelen Kimmerler'in istilalarına karşı koyamamışlardır. MÖ. 6. yüzyıl ortalarına kadar bir asır hüküm süren Kimmerler'i kovan Lidyalıların hakimiyetine boyun eğmişlerdir. MÖ. 6. asrın sonlarında da Lidyalıların hakimiyetine son veren, Pars Kralı Kiros (Krus). Çankırı ilini ele geçirmiştir. Paphlagonia halkı, Persler'in yanında yer alarak Yunanlılara karşı, Pers Savaşları'na katkıda bulunmuşlardır. MÖ. 2. asır sonlarında, Milridates tarafından Ilgaz çevresinde merkez Sinop olmak üzere Pontus Krallığı kurulmuştur. Çankırı'nın bir yerleşim merkezi oluşu bu dönemdedir ve Makedonya Krallığına, yani Büyük İskender'e bağlanmıştır. Galatların hakimiyeti, Büyük İskender'in kurduğu imparatorluk parçalandıktan sonra, Selevki (Selevkos)lere bağlı olarak devam etti. Selevkiler, Pontus Krallığı, Bitinya ve Bergama Krallıklarının mücadelelerine sahahne olan Çankırı, MÖ. I. asırda Romalıların eyaleti oldu. Roma İmparatora Sezamı öldürülmesinde rol oynayan Galatya Kralı Deitaros döneminde. Çankırı Kalesi ve şehrin onarıldığı sanılmaktadır.MS. 395'te Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldığında Çankırı'da Doğu Roma İmparatorluğu'na bağlandı. Bizans idaresi altında Paphlagonia; Pontus veya Plaimcncs Teması olarak geçer. Gerek Roma impara torluğu parçalanmadan ve gerekse parçalandıktan sonra, Hristiyanlığın dini merkezlerinden biri olduğu gibi, Ankara ile yol bağlantısı sebebiyle önemli bir ticaret merkezi de olmuştur.Bizans döneminde, Çankırı Kalesi, eski kale kalıntıları üzerine yeniden inşa edilmiştir. Bu gün harabe bir durumda olan kaledeki tüneller, kaya mezarları, Bizans mimarisi özelliği taşımaktadır. Bizans döneminde Çankırı yöresi. İranlı Sasaniler'in bir kaç kere hücumlarına maruz kalmıştır. Sasani Devleti'ni yıkan Araplar (Emeviler) 711, 727 ve 731 yıllarında saldırılar düzenlemişlerse de Çankırı kalesinin sağlam bir yapıda oluşu fethi engellemiştir. 1071 Malazgirt Savaşı ile aralanan Anadolu kapılarından yurt edinilmek üzere giren Türkler, birkaç koldan saldırıya geçmişlerdir, 1075'le İznik'i alarak. Anadolu Selçuklu Devleti'nin temellerini atan Süleyman Şah'a bağlı kuvvetlerden Melik Danişmend Ahmet Gazi'nin emiri olan Karatekin (Karategin- Karatigin). Çankırı'nın fethini gerçekleştirdi. Artuk Bey ile Ahmet Gazi'nin yakın arkadaşı olan Emir Karatekin 1074 tarihinde Çankırı'yı fethetti. Süleyman Şah'a bağlı olarak 1085'te Sinop'u alarak beylik sınırlarını genişletti. Hatla bir ara. Melik Şah'a karşı bağımsız bir hükümdar gibi hareket eden, Anadolu Fatihi Süleyman Şah'a yardım etmiş ve 1078'de, Büyük Selçuklu Hükümdarı Melik Şalı'm, Anadolu beylerini cezalandırmak için gönderdiği Emir Porsuk'un yenilenmesine yardımcı olmuştur. Hatla 1091'de Emir Bozan yönetimindeki kuvvetlere karşı da Süleyman Şah'ın yanında yer almıştır. Sinop'u terk ederek Çankırı'ya çekilen Emir Kıratekin'inin, ne zaman öldüğü hakkında kesin bir bilgimiz bulunmamaktadır. Çankırı Kalesi'nde bulunan Karatekin'in Türbesi, Çankırı halkının daimi ziyaret etliği önemli tarihi yerlerden biridir.Çankırı, 1099 tarihine kadar Türklerin elinde kalmıştır. Anadolu Selçuklu hükümdarı I.Kılıç Arslan ile birlikte Danişmendli Beyliği idarecisi Emir Gazi Gümüştegin'in. Antakya Haçlı Kontu Bohemond'u esir alması üzerine, 1101 tarihinde yeni bir ordu ile saldırıya geçen Haçlı kuvvetleri, Ankara ve Çankırı'ya saldırdılar. Raymond de Toulouse'nin idaresindeki kuvvetler, Çankırı'nın mükemmel müdafaası karşısında Kastamonu'ya yönelmek zorunda kaldılar. Fakat bu arada arka arkaya Bizansın saldırılarına karşı koyamayarak,1106 tarihine kadar Bizans yönetimine girdi. Danişmend Emiri Gazi Gümüştegin tarafından geri alındı ve Türklerin oldu.I.Haçlı Seferi, Anadolu'yu oldukça yıpratmasına rağmen Danişmendoğullan Beyliği bu seferlerden Anadolu Selçuklu Devleti kadar zarar görmemişti. Bu yüzden Anadolu Selçukluları ile Danişmendlilerin mücadeleleri Bizansın işine yaradı. 1132'de Bizans hakimiyetine tekrar girdi. Fakat bir sene sonra 1133 ’te Emir Gazi Gümüş Tegin tarafından tekrar geri alındı. Gümüş Tegin'in ölümü ile Danişmenli Beyliğinde oğullar arasında mücadele başladı. Bir yandan da Anadolu Selçuklu Hükümdarı Sultan Mesutla bu mücadele devam etti. Bizans imparatoru Çankırı önlerine gelerek karışıklıktan yararlanmak isledi. Bu durum karşısında Mesud ile Danişmemdli tahtına sahipMuhammed birleşerek Komnennos'u geri çekilmeye mecbur ettiler. Takviye edilmiş kuvvetlerle 1135'te yeniden saldırıya geçen Bizans imparatoru, Çankırı Kalesini kuşattı ve Türkler, üstün düşman güçleri karşısında kaleyi teslim etmek zorunda kaldılar. Fakat Bizans İmparatoru çekildikten sonra kaleyi geri aldılar. l.Mesud'un oğlu 2.Kılıç Arslan hükümdar olmakla beraber, kendisi ne bağlı olmak üzere diğer oğlu Şahinşah'a Ankara, Çankırı ve Kastamonu yörelerini vererek yönetime bir süre devam edildi. Fakat l .Mesud'un ölümü sonrası kardeşler arasında taht kavgalarının olduğu bir dönem başladı. Şahin Şah kardeşi 2.Kılıç Arslan'a karşı Çankırı'da isyan ettiyse de yenildi. 2.Kılıç Arslan'ın yönetimi altına girdi. 2.Kılıç Arslan'ın da ölmeden önce 11 oğlu arasında ülkeyi paylaştırdı. 1192'de Ankara Merkez olmak üzere Kastamonu, Çankırı ve Eskişehir oğlu Muineddin Mesud'a kaldı. Yeniden Kılıç Arslan ölmeden önce başlayan kardeşler mücadelesi, Anadolu Selçuklu Devleti'ni bir süre bunalımlara sürükledi. Ölümünden sonra da kardeşler mücadelesi bir süre devam etti. Rükneddin Süleyman Şah tarafından Muineddin Mesud öldürülünce, 1196'da Konya'ya bağlandı. 1.İzzetlin Keykavus döneminde, Sinop'un zaptı ile Çankırı'nın önemi de arttı.Çankırı'nın en zengin ve refah dönemi l.Alaaddin Keykubal'ın sultanlığı dönemidir. Lalası olan Cemaleddin Ferruh'u Çankırı'ya vali olarak atadı. Kırım'a kadar uzanan ticaret yolu sayesinde Çankırı refah dönemini yaşamıştır. Anadolu'da, Türklerin iskân sahalarının ilklerinden olan Çankırı'da, bugün de aynı ihtişamını koruyan, Taş Mescit adı ile halk tarafından anılan. Vali Cemaleddin Ferruh'un emriyle yaptırılmış olan Şifahane (Hastahane) refah örneklerinden birisidir. Selçuklular döneminden Çankırı'da bir şey kalmamıştır. Şifahane'nin de yalnız Cemaleddin Femhim’in ve ailesinin mezarının yer aldığı taş bina kalmıştır.Selçuklu ve Osmanlılar dönemine ait çok az eser kalmasının sebebi yapılarda taş ve tuğla yerine ormanlık bir bölgede bulunmaları sebebiyle ahşap mimariyi benimsemeleridir. Bunun yanında Çankırı'nın 1. derecede deprem kuşağı üzerinde bulunma sı, yangın gibi felaketlerdir. Cemaleddin Femıh, tarafından yaptırılan Şifahane. tipik Türk-İslâm mimarisinin bir örneğidir. Şifahane'de yer alan kadeh üzerine sarılmış çille yılan motifi, tıp ve eczacılığın simgesi olmuştur. l.Alaaddin Keykubat'ın, tahta geçme hırsı ile dolu olan oğlu 2.Gryaseddin Keybgsrev tarafından zehirlenerek öldürülmesi, iç karışıklıklar, Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenilgi, Çankırı gibi tüm Anadolu Türk şehirlerini etkilemiştir. 1243'te uğranılan bu felaketten kısa bir sûre sonra, 1262'de Moğollara karşı, Çankırı çevresinde de bir isyan başlatılmışsa da başarılı olamamıştır. Bu olay özerine Moğollar tarafından tayin edilen Sinop Valisi Muineddin Süleyman Pervane, Çankırı'yı yağmalayarak cezalandırma yolunu tercih edecektir.l.İzzeddin Keykavus döneminde, Hüsameddin Çoban Bey'in Melik-ül ümeralığı, l.Alaaddin Keykubat devrinde de devam elli. Bizanslılar'a ve Kırım'a yapılan seferlere katılan Çobanoğulları hakkında fazla bir bilgimiz yoktur. Yalnız Moğol Valisi Geyhatu'nun saldırısı sırasında Çobanoğulları soyu, Çankırı ve Kastamonu çevresinde bakini bulunmaktaydı. Emir Çoban lakabı ile anılan, Hüsameddin Alp Yülük (Yüriik)'ün oğlu Muzafferüddin Yavlak Arslan'ın döneminde 1291'de Moğolların hakimiyeti altında bulunduğu sırada Rükneddin Kılıç Arslan. Muzafferüddin Yavlak Arslan'ı kendisine Atabey (Atabeğ) yaparak büküm darlığını ilan etti. Moğollar'ın yardımını gören diğer kardeşi Gıyaseddin Mesud, Rükneddin'e karşı mücadeleye girişti. Mesud mağlup olduysa da, Moğollar tarafından desteklenen Semseddin Yaman Candar'ın kuvvetleri tarafından kurtarıldı. Çobanoğlu Beyi Muzafferüddin de bu çatışmada öldürüldü.Bu başarı üzerine gerek Moğollar ve gerekse Mesud tarafından Şemseddin Yaman Candar'a, Çobanoğulları'nın hakim olduğu topraklar verildi. Böylece Çobanoğulları hakimiyeti sona erdi ve Candaroğulları hakimiyeti Moğollar'a bağlı olarak başladı. Candaroğlu Süleyman Bey; Moğol Beyi Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden faydalanarak bağımsızlığını ilan etmiş, para bastırmıştır(1332).
 
  Bugün 14809 ziyaretçi (20528 klik) giriş yaptı  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol