https://www.facebook.com/incihikayeler11
  Yalova
 

Yalova yöresinde yerleşim çok eski tarihlere kadar gider.Önceleri bataklık bir alan olan bugünkü il merkezinde yerleşim ise çok daha sonradır.

İlin güneyinde Doğu-Batı istikametinde uzanan Samanlı Dağları'nın Antik Çağ'daki adı Arganthonios idi.O devrin (NTH)'lı tipik Anadolu adı olan Arganthonios, bize yöredeki yerleşimin İÖ.2 000'lere, yani Hatti-Hitit dönemine kadar gittiğini gösterir.

Kent merkezi yakınında bulunan kaplıcalar, Antik Çağ'da Pythia Thermai olarak adlandırılıyordu. İlk çağdan beri yararlanılan şifalı sıcak maden suyu kaynaklarında tesislerin kurulması ve geliştirilmesi, kentin büyüyüp tanınmasında rol oynadı.

Yalova yöresi, tarih içinde Bitinya, Roma, Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde yer aldı. Yerleşmenin antik dönemdeki tam adı bilinmemekle birlikte, yöreye PYLOPYTHİA ve XENODOCHİON dendiği, çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.

Günümüzdeki Hersek ve Çiftlikköy arası, Roma,Doğu Roma (Bizans) İmparatorlarının ve saray çevrelerinin yazlık sayfiye kenti olarak ün yapmıştı. Adı geçen bölge, HALİZONES TOPRAKLARI ya da YALAKOVASI olarak tanınıyordu.

XI nci yüzyılın sonlarında, Türkler bölgede görünmeye başladılar. Bu da, yöredeki sosyal ve kültürel yapıyı kökten etkileyen olay oldu.

Kibotos Muharebesi

Doğu Roma(Bizans ) İmparatoru Aleksios Comnenos I(1081-1118), tüm çabalarına rağmen, Selçuklu tehdidine karşı koyamadı. Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki gerginliklerin yumuşamaya başlamasını da göz önünde bulundurarak, 1095'te Katolik Kilisesi'nden yardım istedi. Papa 2 nci Urbanus da, Doğu Hristiyanlarını kurtarmanın bir görev olduğunu ve bu sefere katılanların bütün günahlarının affedileceğini belirterek, Bizans'a yardım çağrısında bulundu. Çağrı, Urbanus'un beklediğinden de olumlu tepki uyandırdı ve sefere katılanların giysi, kalkan, sancak ya da zırhlarında bir haç taşımaları kararlaştırıldı. Böylece Haçlı seferleri başladı.

Clermont Konsili'nin ( 18 Kasım 1095) ardından, bir çok kişi, düzenli ordunun toplanmasını beklemeden başıbozuk birlikler oluşturarak Doğu'ya doğru yola çıktı. Bunların en ünlüsü, köyleri ve kasabaları dolaşıp ateşli vaizler vererek halkı sefere çağıran Pierre L'Ermite ile Yoksul Gautier'di.

Bu öncü birlikler, 1 Ağustos 1096'da İstanbul'a geldiler. Ne var ki, gelenler son derece disiplinsizdi ve her fırsatta olay çıkartıyorlardı. Bunlar bir hırsızlığı bırakıyor, bir diğerine başlıyorlardı. Şehrin varoşlarındaki evlere giriyor, hatta kiliselerin çatılarındaki kurşunları topluyorlardı. İmparator Aleksios, bu sebeple bunları mümkün olduğu kadar süratle İstanbul'dan uzaklaştırmaya mecbur kaldı.

6 Ağustos 1096'da, Haçlı öncülerinin tamamı Boğaz'ın Anadolu yakasına geçirildi. Bu öncüler, Marmara Denizi'nin kuzey sahilini takiben İzmit'e kadar geldiler. Burada Alman ve İtalyanlar ile Fransızlar arasında anlaşmazlık çıktı. Alman ve İtalyanlar, Pierre L'Ermite'nin idaresini terk ederek Rinaldo adında bir İtalyanı kendilerine reis seçtiler.

Her iki grup, buradan güneybatıya, İzmit Körfezi'nin güney sahili boyunca ilerleyerek, Bizanslılar tarafından Kibotos, Haçlılar tarafından Civetot olarak adlandırılan yere geldiler. Burası, Helenopolis ( günümüzde Hersek Köyü) civarında, İmparator Aleksios tarafından kendi ücretli askerleri için inşa ettirdiği müstahkem bir yerdi. Deniz kıyısında olduğu için, liman olanakları vardı. İstanbul'dan gelen lojistik gemileri, malzemeleri kolayca buradaki üsse nakledebiliyorlardı. Kibotos , ayrıca Anadolu içine açılan Dragon Vadisi ( günümüzde Yalakdere Vadisi ) ağzında stratejik bir konumdaydı.

Asıl Haçlı ordusundan önce gelen bu öncü birlikler, sükunet içinde yorgunluklarını giderip dinlenecekleri yerde, civara yağma akınları tertipliyorlardı. Bu yağma hareketlerinde, Almanlar ile İtalyanlarla , Fransızlar, yağma hareketlerinde birbirleriyle rekabet ediyorlardı.

Bu öncü birlikleri, önceleri hemen karargâhları yakınında bulunan araziyi yağmaladılar, sonra yavaş yavaş yağma bölgelerini genişletmeye başladılar. Bu yağmalardan Hristiyan köyler de paylarına düşeni alıyordu.

1096 yılı Eylül ayı ortalarında, binden fazla Fransız, İznik'e kadar sokulmaya cüret etti. Bu sırada İznik, Selçuklu Sultanı Kılıçaslan'ın başkentiydi . Bunlar şehrin varoşlarını yağma ve tahrip, hayvan sürülerini gasp ettikten sonra, Müslüman- Hristiyan ayırmadan yakaladıklarını korkunç işkencelerle öldürdüler. İznik'ten üzerlerine gelen bir Selçuklu birliğini de geri püskürttüler.

İznik civarını yağmalayan bu Haçlı öncüleri, Civetot'a dönerek, ganimetleri karargahta bulunan Bizanslı gemicilere sattılar.

Fransızların zengin ganimet sağlayan bu akınları, Almanların da kıskançlığını uyandırdı

21 Ekim 1096 sabahı, alaca karanlıkta sayısı 20 000'i aşan Haçlı grubu, Civetot'dan çıktı ve Dragon Vadisi (günümüzde Yalakdere Vadisi)'ne doğru hareket etti.

Oysa Türkler, Haçlı ordugahı Civetot'tan sadece 5 km. uzaklıkta, İznik'e giden yolun dar ve ormanlık bir vadiye girdiği Dragon adlı bir köy yanında, pusuya yatmış bulunuyordu. Hiçbir emniyet kuralına uymayan Haçlılar, vadiye girince, Türkler ok atışını takiben hücuma giriştiler.

Vadi içinde disiplinsiz ve başıbozuk bir şekilde ilerleyen Haçlılar arasında büyük bir kargaşa ve bunu takiben panik başladı. Liderlerinin çabaları da bu paniği önleyemedi. Çok kısa bir zaman içinde, Haçlı güruhu Civetot istikametinde kaçmaya başladı.

Korkudan çılgın hale gelmiş olan bu kaçak sürüsü, arkalarında kendilerini takip eden Türkler'le birlikte, ordugahın ortasına geldi. Yakalananlar kılıçtan geçirildi.

Kurtulabilen 3 000 kadar Haçlı, deniz kıyısında bulunan eski bir saraya ulaşmayı başardı. Saray çoktan terkedilmişti, ne kapısı, ne penceresi vardı. Buna rağmen Haçlılar, hemen kapı ve pencereleri odun ile tıkayarak uydurma da olsa kendilerine bir savunma mevzi hazırladılar.

Saray kalıntısında Haçlıların direnişi devam ederken, muharebe meydanında öğle üzeri her şey bitmiş bulunuyordu. Dragon Vadisi'nden sahile kadar bütün alan, öldürülenlerin cesetleriyle doluydu.

Durumu öğrenen İmparator, hemen güçlü askeri birlikleriyle doldurulan donanmaya mensup savaş gemilerinden bir kaçına, denize açılma emrini verdi. Bizans savaş filosunun Civetot sahiline yaklaşması üzerine, kıyıdaki saray kalıntısını muhasara eden Selçuklu askerleri, muhasarayı kaldırarak çekildiler. Savaştan canlarını kurtaranlar gemilere alınarak İstanbul'a götürüldü. Bunlara şehir varoşlarında oturacak yerler verildi ve ellerindeki silahlar alındı.

Bu Haçlı öncülerinin hareketinden sonra, asıl Haçlı birlikleri bölgeye gelince, hakimiyet birkaç defa el değiştirdi. Bu bölgesel belirsizlik, Osmanlı atlılarının bölgede görülmesine kadar devam etti.

 
  Bugün 14824 ziyaretçi (20572 klik) giriş yaptı  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol